Muğla Su İnisiyatifi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muğla Su İnisiyatifi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mart 2025 Pazartesi

Bakanlık Kızılbük’te ÇED Olumlu Kararından Vazgeçmelidir!


Marmaris-Kızılbük’te Sinpaş tarafından sürdürülen inşaat, ruhsatının iptal edilmesine rağmen devam ediyor. Muğla Valiliği Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün ve Marmaris Kaymakamlığı’nın  Marmaris Belediyesi’ne kaçak ve ruhsatsız inşaatın gereğinin yapılması yazısına karşın baştan itibaren kanuna aykırı ve hukuksuz olan inşaat hızla ilerliyor.

Kızılbük’te 1980’li yıllarda başlayan inşaat Sinpaş tarafından,  hukuka  aykırı olarak tamamlanmak, genişletilmek isteniyor. Sorun 2021’de Muğla Valiliği’nin Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararıyla başlıyor. Marmarisli yurttaşların açtığı davaya  Muğla’dan ve Türkiye’nin her yanından kurumlar da müdahil oldu. Bu davada verilen, Danıştay tarafından da onanarak kesinleşen kararda yer verilen bilirkişi raporunda Sinpaş ve iştiraki Kızılbük GYO A. Ş’nin çevreye zarar veren eylemlerine devam ettiği belirtilmiştir. 

Bu karar üzerine şimdi belediyelere yazı yazan Çevre Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün  bağlı olduğu  ÇŞİD Bakanlığınca ÇED süreci işletilmiş, Halkın Katılımı Toplantısı’nın yapılmamasına rağmen, “halk görüş bildirmek istemedi” diye tutanak tutulmuş,  ÇED olumlu kararı verilmiştir. Halkın doğaya ve ekosistemlere zarar veren bir projeyi istemediği açıktır.

Bu kararın Marmarisli yurttaşlar ve Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından dava edilmesi üzerine Muğla İdare Mahkemesi’nce davanın reddine karar verilmiştir. Bu red kararı Danıştay tarafından bozulmuş, 15 Kasım 2024’te bozmaya uyularak ikinci keşif yapılmıştır.  Kanun’da azami sürenin  3 ay olduğu belirtilmesine karşılık, tam 4 aydır bilirkişi raporu düzenlenmemiştir; bir an önce bilirkişi raporu düzenlenmelidir. Önceki davada doğaya, ekosistemlere zarar verdiği mahkeme kararına geçmiş ve Danıştayca  onanmış  olan kararda yer alan bilirkişi raporuna uygun şekilde yürütmenin durdurulmasına ve davanın kabulüne, işlemin iptaline karar verilmelidir.

Muğla Su İnisiyatifi olarak dün Marmaris Belediyesi’nce kaçak inşaatı yıkmaya dair  karar  alınarak   gereğinin yapılmasına davet etmiş; sermayenin yararına, doğanın aleyhine yürüyen inşaata artık tahammülümüzün kalmadığını belirtmiştik.    

Bugün de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nı doğanın, ekosistemlerin korunması için Kızılbük için verdiği ÇED olumlu kararındaki ısrarından vaz geçmeye çağırıyoruz.

Kamuoyuna ve basına saygı ile duyuruyoruz.

Muğla Su İnisiyatifi


4 Eylül 2024 Çarşamba

Doğa katilleri Hopa'da bir yaşam savunucusunu daha yaşamdan kopardı

Dün Artvin'de ormanı sermayesine katmak için yok etmek isteyen şirketin tetikçisinin silahlı saldırısı sonucunda ormanı korumak için mücadele veren Reşit Kibar katledildi, iki yaşam savunucusu da yaralanarak tedavi altına alındı.   Bu katliamın öncesinde yaşam savunucularına açıkça ölüm tehditleri yapılmış, bu tehditler savcılığa dilekçeler verilerek bildirilmiş olmasına karşın katliamı durdurmak için hiçbir önlem alınmamış, katillere adeta yol verilmiştir.

Ülkemizin her yanında yaşam alanları büyük bir sermaye kuşatması altında. Bu saldırılara karşı yaşam alanlarını savunanlar meşru mücadelelerini verirken bir yandan kolluk kuvvetlerinin şiddetine uğruyor, diğer yandan devletin korumasındaki şirketlerin sivil güvenlik güçlerinin saldırılarına maruz kalıyorlar. Devlet-sermaye işbirliği içinde uygulanan bu şiddet karşısında yurttaşların anayasal hakları çerçevesinde verdikleri doğayı, yaşam alanlarını koruma mücadelesi artık bir ölüm-kalım mücadelesine dönüşmüştür.  Yaşam alanlarını korumak için mücadele ederken kolluk kuvvetlerinin sıktığı biber gazı sonucunda yine Hopa'da daha önce yaşamdan koparılan Metin Lokumcu'yu, Antalya'da başka  bir şirketin tuttuğu tetikçi tarafından katledilen Büyüknohutçu çiftini de saygıyla anıyoruz.

Yaşamı koruma mücadelesi veren bizler bundan daha meşru bir eylem olamayacağına inanıyoruz ve mücadelemizi yasal ve anayasal haklarımız temelinde veriyoruz.   Bilinmesini isteriz ki, yaşama, doğaya, insan yaşamına hiçbir saygısı olmayan, yasa tanımayan, gözü paradan başka bir şey görmeyen bu örgütlü şebekelerin saldırıları bizleri hiçbir şekilde yıldıramayacak. Yaşama ve birbirimize daha sıkı sarılarak mücadelemize daha kararlı devam edeceğiz.

Yaşam savunucularına uygulanan her türlü şiddeti lanetliyoruz ve artık son bulmasını istiyoruz. Katiller ve azmettiricileri derhal ortaya çıkarılmalı ve gereken cezalar verilmelidir. 

Reşit Kibar'ı saygı ile anıyor ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Katledilen tüm yaşam savunucularını mücadelelerimizde yaşatacağız.

Muğla Su İnisiyatifi


3 Nisan 2024 Çarşamba

Halkın İradesi Gasp Edilemez!

 


Yerel seçim sonrasında Van halkının çok büyük desteği ile seçilen Belediye Başkanı Sayın Abdullah Zeydan'ın yetkisinin Adalet Bakanlığı'nın itirazı ile elinden alınması seçilme ve seçme hakkının gsap edilmesi, halkın iradesinin tanınmamasıdır. Demokrasinin gereği olarak yapılan yerel seçimin sonucunun yok sayılması,  kayyım atamaları ile bir çok kez örneğini yaşadığımız despotik devlet yönetimi anlayışının devamıdır.

Yerel demokrasi mücadelesi yaşam alanlarını koruma mücadelesinden ayrı düşünülemez. Muğla Su İnisiyatifi olarak söz konusu irade gaspını aynı zamanda Van halkının yaşam alanlarına yapılmış bir saldırı olarak görüyoruz ve şiddetle protesto ediyoruz. YSK'yı Sayın Abdullah Zeydan'ın halktan aldığı yetkisini derhal iade etmeye ve  Van halkının iradesine saygı göstermeye davet ediyoruz.

Kamuoyuna Saygılarımızla

Muğla Su İnisiyatifi


6 Şubat 2024 Salı

Davacıyız; Suyu, yaşam hakkını, hukuku savunuyoruz !

 


Muğla'nın farklı bölgelerinden yurttaşlar, sivil toplum örgütleri olarak 9 Kasım 2023 tarihinde DSİ'ye dilekçeler verdik. Neydi  talebimiz? Muğlalılar su sıkıntısı çekerken insanların, doğanın yaşam hakkı olan su termik santrallere soğutma suyu olarak veriliyor. Bu işte çok büyük bir yanlışlık, adaletsizlik ve vicdansızlık var. DSİ'ye verdiğimiz dilekçelerde bunları dile getirdik ve termik santralleri işleten şirketlerle yapılan su tahsisi protokollerini iptal etmesini istedik. Ancak 465 yurttaşın dilekçelerinin hiçbirine yanıt verilmedi. Bizler de yasal haklarımızı kullanarak bugün taleplerimiz doğrultusunda DSİ'ye İdare Mahkemesinde davamızı açtık, termik santrallere su tahsislerinin iptalini istedik.

Yapılan hukuksuzlukları yeniden hatırlayalım: 2014 yılında termik santraller özelleştirilmeden hemen önce, Geyik Barajında toplanan yıllık 14.5 Milyon m3 suyun 9.5 Milyon m3'ünün Yeniköy TES'e soğutma suyu olarak verilmesine karar veriliyor. 2016 yılında yapılan diğer bir protokolle de Dipsiz kaynağından 650 lt/sn debisinde su Yatağan Termik Enerji A.Ş.’ye tahsis ediliyor. Bu sözleşmelerin imzalanmasının hemen sonrasında termik santraller özelleştirilerek yapılan bu protokollerde belirtilen miktarlarda suyun kullanım hakkı da termik santrallerin işletmesini alan şirketlere geçirilmişti. 

Bu iki termik santral, her yıl toplam 33,5 milyon m3 içilebilir kalitede su kullanmaktadır. Yani Bodrum Yarımadasında halk susuzluk çekerken, halkın ihtiyacı olan su miktarının iki katından fazlası bu iki santral tarafından tüketilmektedir. 

Su Tahsisleri Yönetmeliği’ne göre halkın ihtiyaçlarının karşılanması öncelikli olması gerekirken, suyun bu işletmelere tahsis edilmesi yönetmeliğe aykırıdır. Üstelik adı geçen termik santraller hakkında 1996 yılında Aydın İdare Mahkemesi tarafından kapatma kararı verilmiştir.  Kapatma kararı daha sonra Danıştay'da onaylanmış, ancak kararın uygulanmaması üzerine davacıların konuyu AİHM'e taşıması sonucunda, Türkiye mahkemelerinin verdiği kapatma kararının uygulanması gerektiği, 2005 yılında AIHM tarafından da onaylanmıştır. 

Yönetmeliğe aykırı olarak yapılan su tahsisleri, söz konusu işletmelerin yasadışı faaliyet gösterdiği dikkate alındığında, hukusuzluğun boyutu çok daha vahim hale gelmektedir. Bu işletmelerin yirmi sekiz yıldır yasadışı faaliyet sürdürmeleri, üstelik kamu kaynaklarının bu şirketlere aktarılmasının, anayasal hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmadığı ortadadır.  

Ne yazık ki hukukun, anayasanın, yargı kararlarının yok sayılmasının adeta normalleştirilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Seçmenlerin iradesi yok sayılarak belediyelere kayyımların atandığı, seçme ve seçilme hakkının yok sayılarak seçilmiş politikacıların, belediye yöneticilerinin hapislerde rehin tutulduğu, Anayasa Mahkemesi,  İdare Mahkemesi, Danıştay kararlarının,  uluslararası sözleşmeler gereği uymak zorunda olduğumuz AIHM kararlarının uygulanmadığı bir ülke haline geldik. Muğlalıların adalet talebi, tüm bu hukuksuzluklardan ayrı değildir. Yaşam hakkı olan suyu savunurken her türlü hukuksuzluğa karşı duruyoruz. 

Yaşamlarımız, yaşam  alanlarımız özgürleşinceye kadar, her türlü meşru ve hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.  Kamuoyuna saygılarımızla,

Muğla Su İnisiyatifi













28 Aralık 2023 Perşembe

Muğla Su İnisiyatifi Kuruluş Bildirgesi


Değerli Muğlalılar, Yaşam Savunucuları,

Çok değil, henüz su kaynaklarının sonsuz olduğuna inanıldığı,  İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin imzalandığı 1948 yılında, suyu  insan hakkı olarak tanımak kimsenin aklından bile geçmemişti. Aradan geçen sadece 60 yıllık sürede su ortak varlıklarının sermaye tarafından kuşatılmasıyla, dünyanın su kaynakları hızla yok edilmeye ve kirletilmeye başlandı. Tüm canlıların yaşamı için gerekli olan suyun azalmasından en çok etkilenen halklar ayağa kalktılar ve suyun insan hakkı olarak tanınması için büyük bir mücadele başlattılar.  2010 yılına gelindiğinde,   Birleşmiş Milletler nihayet su hakkını insan hakkı olarak tanıdı.  Ancak bu yasal kazanım, su kaynakları etrafında devlet sermaye işbirliğinde yürütülen kuşatmanın önüne geçmek için yeterli olmadı. Bu kuşatma kaldırılamadığı sürece, gelecekte dünyayı çok daha kötü günlerin beklediği de ortada. Su savaşları çoktan başlamış durumda.

Muğla bölgesinde yaşayan yurttaşlar olarak bizler de adaletsiz su yönetiminin sonuçlarını somut  olarak her geçen yıl daha derinden hissediyoruz. Geçtiğimiz yaz Milas ve Bodrum bölgesi, insan hakkı olan yeraltı  ve baraj sularının DSİ tarafından termik santrallere tahsis edilmesi nedeniyle şiddetli bir susuzluk yaşadı.  Muğla'nın birçok ilçesinden sivil toplum örgütleri ve doğa dostları bu haksızlığa karşı çıkmak üzere bir araya geldik. 08.11.2023 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında, Muğla'nın su bütçesinden bu şirketlere bedava kullandırılan suyun, öncelikle insanların ve  tüm canlıların hakkı olduğunu söyledik  ve DSİ'yi protesto ettik. DSİ'den termik santralleri işleten şirketlerle yaptığı su tahsisi protokollerini iptal etmesini istedik,  bunun için DSİ'ye dilekçeler verdik.

Su hakkımıza el konulması yalnızca termik santrallere su tahsisleri ile sınırlı değil. Kamusal varlık olan suyun özelleştirilerek metaya dönüştürülmesinin başka birçok boyutu var. Su kaynaklarının suyu şişeleyerek satmak üzere özelleştirilmesi, maden şirketlerine sınır tanımaksızın verilen ruhsatlarla akiferlerin, onları koruyan ormanların, akarsuların yok edilmesi, endüstriyel kullanımla suyun kirletilerek doğaya geri bırakılması gibi birçok sorunu bir arada yaşıyoruz. Termik santrallerin suya el koyması üzerine bir araya gelen bizler, bu çok boyutlu el koymaya karşı güçlü bir mücadelenin gerekliliğini değerlendirerek, birlikteliğimizi örgütlü bir mücadeleye dönüştürmek üzere çalışmalarımızı sürdürdük.  Kuruluş çalışmalarımızı tamamladığımız bugün itibarı ile mücadelemize Muğla Su İnisiyatifi ismi ile devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Amacımız; Muğla, Türkiye ve dünya genelinde suyun ticarileştirilmesine, sulara, sucul sistemlere el  konulmasına, zarar verilmesine karşı, politik bir perspektifle mücadele etmek, yaşamı savunmaktır. Talebimiz, bir parçası olduğumuz doğanın, canlıların somut yaşam içindeki karşılığı  Muğlalılar olarak, Muğla'nın suyunun bugünü ve geleceği hakkında, yörede yaşayanlarla birlikte karar vermektir. 

Bu amaçla yürüteceğimiz mücadelemizde şu ilkeleri temel alıyoruz:

Su, insan dahil tüm canlıların yaşam unsuru ve doğanın hakkıdır; satılamaz, su ve su havzası ticarileştirilemez, el konulamaz, su kaynaklarına zarar verici faaliyetlere izin verilemez.

Ekosistemleri besleyen su havzalarının suyu, ekosistemlerin dengesini bozacak şekilde başka yere taşınamaz.

Suyun yönetimi politiktir. Su eylemliliğinin politik yönünü insanların ve ekosistemlerin ihtiyaçları belirler; hiçbir siyasi parti, oluşum, gerçek veya tüzel kişi  belirleyici değildir. Suyun nasıl yönetileceğine halkın karar vermesi esastır. 

Muğla Su İnisiyatifi, işleyişinde  katılımcılığı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alır, katılımcı demokrasi ilkeleri doğrultusunda kararları birlikte üretir, çoğulcu anlayışla çalışmalarını yürütür. 

Suyun ticarileştirilmesinin, su kaynaklarına el konulmasının yalnızca Muğla'nın yerel sorunu olmadığının da farkındayız. Devletin sermaye ile el ele belirlediği politikalarla, müştereklerimiz sermayenin kullanımına sunuluyor. Kamusal varlık olan su kaynaklarına yalnızca Muğla'da ya da ülkemizde değil, dünyanın  her yerinde aynı  şekilde  el konulmaya çalışıldığını biliyoruz. Suyun ticarileştirilmesinin, su kaynaklarına el konulmasının yalnızca Muğla'nın değil ülkemizin, dünyanın sorunu olduğunun farkındayız. Bu anlamda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde “yeryüzünün tüm canlıların ortak yaşam alanı olarak kalması için” yürütülen mücadelelerden ayrı durmamız da söz konusu olamaz.

Muğla'daki tüm sivil toplum örgütlerini ve yurttaşları ortak su hakkı mücadelemizi büyüterek bir 'kent savunması' na dönüştürmek  üzere  omuz vermeye davet ediyoruz.  

Su Hakkımızı Birlikte Savunacağız!

Kamuoyuna Saygılarımızla,

28.12.2023

Muğla Su İnisiyatifi


Eşsözcüler: Sebahat Genç, Serdar Denktaş

Eposta: muglasuinisiyatifi@gmail.com

X: @msuinisiyatifi

İnstagram: @muglasuinisiyatifi

Fb: facebook.com/groups/muglasuinisiyatifi

BATI AKDENİZ HAVZASI, BÜYÜKMENDERES HAVZASI, KUZEY EGE HAVZASI SU TAHSİSİ PLANLARI DEĞERLENDİRMESİ

4 Haziran 2025 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Batı Akdeniz su eylem planı yayımlandı. Batı Akdeniz Eylem Planı ve ayn...