Muğla Valiliği’nin Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Nazım İmar Planı’nın (NİP) iptali kararına karşı, yürütmesinin durdurulması ve iptal talebiyle açtığı dava vahim bir duruma işaret ediyor. Muğla Valiliği merkezi iktidardan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan (ÇŞİDB) talimat almadan bu davayı açmaz/açamaz.
İlk kez, çimento fabrikasının ÇED olumlu kararına karşı 2006 yılında Deştin köylüleri dava açtı ve kazandı. Aradan 20 yıla yakın zaman geçtikten sonra verilen ÇED olumlu kararına da dava açıldı ve bu dava da kazanıldı. Üçüncü kez, 2009/7 sayılı Genelge’ye göre düzenlenen ÇED raporuyla ÇED olumlu kararı almak olsa olsa halkı cezalandırmak, “çimento fabrikasını her ne pahasına olursa olsun yapacağım” anlamına gelir. Bu, Anayasa’yı, Kanun’u, mahkeme kararını tanımıyorum demektir. Bir valilik bunu yapabilir mi, yapıyor. Kamunun yararını gözetmeyen bir merkezi iktidar ve onun atadığı vali bunu yapıyor.
Davada davacının iddiası, eski, 2006 yılındaki Deştin imar planına dayanıyor; tıpkı Marmaris-Kızılbük’te Sinpaş tarafından İçmeler Belediyesi’nin eski planına dayanıldığı gibi. Deştin Belediyesi’nin 2014 yılında BŞB’nin kurulmasıyla ortadan kalktığı Aydın Muğla Denizli çevre düzeni planının yürürlüğe girdiği 2011 yılında eski planların yürürlükten kalktığı açık. Planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırı Deştin imar planının geçerli olmadığı ortadadır.
Söz konusu dava iki yanıyla anayasaya aykırı; birincisi Çevresel Etki Değerlendirmesi kararının alınması konusunda: 2009/7 Genelge konusunda Anayasa Mahkemesi ihlal kararı vermiştir ve mahkemeye gönderilen kararla dava yeniden görülmektedir. (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/33865) Yani ÇED raporunu 2009/7 sayılı Genelgeye göre onaylamak imkansızdır.
Anayasa’ya ikinci aykırılık imar planları konusundadır. Gerek İmar Kanunu’nda Aralık 2024’te yapılan değişiklikle anayasaya aykırılığın giderilmeye çalışıldığı 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin bazı maddelerini iptal eden, imar hakkının belediyeye ait olduğunu karara bağlayan ve kararnamenin iptaline yol açan (https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2023/180); gerekse belediyelerin yetkilerini ÇŞİDB’ye devreden yine 1 no.lu CB kararnamesinin bazı maddelerini iptal eden Anayasa Mahkemesi kararlarına (https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2024/106) aykırı olarak dava açılmıştır. Anayasaya aykırılık İmar Kanununda yapılan değişiklikle giderilemez yeni anayasaya aykırılıklar ortaya çıkar.
Mahkemenin davayı en azından, Kent Konseyine ve ikinci davada davacı olan Akdeniz Yeşilleri Derneği’ne; ikinci ÇED olumlu kararının iptal edilmesini sağlayan davacılara ihbar etmesi gerekir. Danıştay tarafından da onanan mahkeme kararına göre davacıların menfaati olduğu açıktır; aksi halde davacının davacı olma ehliyetinin yokluğu nedeniyle dava reddedilirdi. Eğer, davanın ihbarı menfaati etkilenenlere yapılıyorsa, ikinci ÇED olumlu kararı davacılarına davanın ihbarı şarttır. ÇED davalarında mahkemeler davayı ihbar kararı alıyorlar; mahkemenin bu kararı eğer menfaatin etkileneceği iddiasına dayanıyorsa, davayı ihbar kararı vermesi gerekir.
Muğla Büyükşehir Belediyesinin nazım imar planını iptal eden kararı yerindedir. Muğla Su İnisiyatifi olarak, davada Muğla BŞB’yi destekliyoruz. Muğla Barosu’nun hukuk kurumu olarak davaya müdahil olmasını istiyoruz. Davayı son çare olarak gören, kamusal hak savunusunun esas olduğunu kabul eden Muğla Su İnisiyatifi katılımcısı yurttaşlar ve demokratik kitle örgütleri haklı olan Büyükşehir Belediyesi’nin yanında olduğumuzu bildiriyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Muğla Su İnisiyatifi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder