17 Ekim 2024 Perşembe

Prim değil rüşvet...TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu istifa etmelidir

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, katıldığı bir televizyon programında iş insanı Ali Ağaoğlu’nun Bodrum’daki inşaatını devraldıklarını belirterek, “4 bin tane villa yapacağız. Dünya Kupası’na katıldığımız takdirde bu evlerden futbolcularımıza vereceğiz” demiştir.

Daha önce Ali Ağaoğlu tarafından gündeme getirilen bu projeye neden olacağı ekolojik tahribat nedeni ile bölge halkı ve sivil toplum örgütleri tarafından yoğun olarak karşı çıkılmıştır. TMMOB ve MUÇEP tarafından açılan davada proje için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen 'ÇED Olumlu' kararı  Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Ancak iptal kararından sonra ikinci kez başvurusu yapılan proje için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yeniden 'Çed Olumlu' kararı vermiştir. Muğla BŞB tarafından yeniden açılan yürütmeyi durdurma talepli iptal davası  devam etmektedir. 

Milas - Güllük Deltası üzerinde planlanan bu proje Bargilya Sulak Alanının hemen yanındadır ve  planlanan bölge 2001 yılında IBA (Important Bird Area) tarafından korunması gereken bölge ilan edilmiştir. Bu proje ile sulak alanın  tahrip edileceği bilirkişi raporu ile de ortaya konmuş ve yargı tarafından iptal edilmiştir. Diğer yandan bölgede suyun adil olmayan yönetimi nedeni ile zaten su kıtlığı yaşanırken bu proje ile 30 bin kişilik yeni bir tüketim yükü getirilecek ve su sorunu katlanarak artacaktır. 

Söz konusu proje TFF'nin değil,  TFF başkanı İbrahim Hacısmanoğlu'nun kişisel projesidir ve Ali Ağaoğlu'nun gerçekleştiremediği  projeyi satın alarak sürdürmek istemektedir. TFF Başkanı  yapmayı planladığı villaların bir kısmını milli takım futbolcularına başarı primi olarak 'bağış' yapmayı teklif etmektedir.  Hacıosmanoğlu'nun bölge halkının ve yargının izin vermediği projenin yolunu açmak için 'milli duyguları' da işin içine sokarak yaptığı bu teklif ile devlet kurumlarına ve yargıya verdiği mesajlar açık bir rüşvet verme girişimidir. Bir devlet kurumunun yönetici konumundaki kişinin devlet memuru itibarını kullanarak kişisel zenginliğini arttırmak için  böyle bir teklifte bulunabilmesi bu ülkenin yurttaşlarına yapılmış bir hakarettir, utanç vericidir.  İbrahim Hacıosmanoğlu derhal bulunduğu TFF başkanlığından istifa etmeli, hakkında devlet görevini suistimal etmesi nedeni ile idari ve hukuki işlem başlatılmalıdır.

Muğla Su İnisiyatifi olarak suyun ticarleştirilmesine karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Nasıl ki yaşam hakkı olan suyun termik santrallere tahsis edilmesine karşı mücadele ediyorsak sulak alanlarımızın, sularımızın Hacıosmanoğlu'na sermaye  yapılmasına da izin vermeyeceğiz.    

Kamuoyuna Saygılarımızla,

Muğla Su İnisiyatifi


2 Ekim 2024 Çarşamba

MUSKİ yurttaşların DSİ'ye açtığı davaya müdahil oldu

 


Muğla Su İnisiyatifi'nin öncülüğünde yurttaşların ve sivil toplum örgütlerinin Devlet Su İşleri'ne Yatağan ve Yeniköy termik santrallerine yapılan su tahsislerinin iptal edilmesi için açtıkları davada  Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) Mahkemeye yurttaşların yanında davaya katılma dilekçesi verdi.

Yurttaşların açtığı davada, özellikle Bodrum bölgesinde yaşanan susuzluk sorununun temel nedeni olarak Geyik Barajı'ndan Yeniköy termik santraline ve Dipsiz yeraltı sularının Yatağan termik santraline soğutma suyu olarak kullanılmak üzere tahsis edilmesi  gösterilmişti. Açılan davada DSİ'nin yaşam hakkı olan suyu termik santrallere tahsis etmesinin Su Tahsisleri Yönetmeliği'ne aykırı olduğu belirtilmişti. Dava dilekçesinde ayrıca; su tahsisi yapılan bu termik santraller haklarında 1996 yılında Aydın İdare Mahkemesi tarafından verilmiş kapatma kararı olduğu, bu kararın daha sonra Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da onaylanmış olduğu ifade edilerek faaliyetlerine yasadışı olarak devam ettikleri, yasadışı faaliyet gösteren bu tesislere su tahsis edilmesinin anayasal hukuk devleti normları ile bağdaşmadığı da belirtilmişti.

Muğla Su İnisiyatifi gönüllüleri yerel seçim sonrasında Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Aras'ı ziyaret ederek yurttaşların açtığı bu davaya Muğla BŞB'nin ve MUSKİ'nin de yurttaşların yanında yer alarak katılmasını talep etmişlerdi. Muğla Su İnisiyatifi'nin değerlendirilmek üzere dava dilekçesinin kopyasını gönderdiği MUSKİ Yönetimi,  Danıştay 10. Dairesi'nde görülen davaya 17 Eylül 2024 tarihinde dilekçe vererek müdahil oldu.

4 Eylül 2024 Çarşamba

Doğa katilleri Hopa'da bir yaşam savunucusunu daha yaşamdan kopardı

Dün Artvin'de ormanı sermayesine katmak için yok etmek isteyen şirketin tetikçisinin silahlı saldırısı sonucunda ormanı korumak için mücadele veren Reşit Kibar katledildi, iki yaşam savunucusu da yaralanarak tedavi altına alındı.   Bu katliamın öncesinde yaşam savunucularına açıkça ölüm tehditleri yapılmış, bu tehditler savcılığa dilekçeler verilerek bildirilmiş olmasına karşın katliamı durdurmak için hiçbir önlem alınmamış, katillere adeta yol verilmiştir.

Ülkemizin her yanında yaşam alanları büyük bir sermaye kuşatması altında. Bu saldırılara karşı yaşam alanlarını savunanlar meşru mücadelelerini verirken bir yandan kolluk kuvvetlerinin şiddetine uğruyor, diğer yandan devletin korumasındaki şirketlerin sivil güvenlik güçlerinin saldırılarına maruz kalıyorlar. Devlet-sermaye işbirliği içinde uygulanan bu şiddet karşısında yurttaşların anayasal hakları çerçevesinde verdikleri doğayı, yaşam alanlarını koruma mücadelesi artık bir ölüm-kalım mücadelesine dönüşmüştür.  Yaşam alanlarını korumak için mücadele ederken kolluk kuvvetlerinin sıktığı biber gazı sonucunda yine Hopa'da daha önce yaşamdan koparılan Metin Lokumcu'yu, Antalya'da başka  bir şirketin tuttuğu tetikçi tarafından katledilen Büyüknohutçu çiftini de saygıyla anıyoruz.

Yaşamı koruma mücadelesi veren bizler bundan daha meşru bir eylem olamayacağına inanıyoruz ve mücadelemizi yasal ve anayasal haklarımız temelinde veriyoruz.   Bilinmesini isteriz ki, yaşama, doğaya, insan yaşamına hiçbir saygısı olmayan, yasa tanımayan, gözü paradan başka bir şey görmeyen bu örgütlü şebekelerin saldırıları bizleri hiçbir şekilde yıldıramayacak. Yaşama ve birbirimize daha sıkı sarılarak mücadelemize daha kararlı devam edeceğiz.

Yaşam savunucularına uygulanan her türlü şiddeti lanetliyoruz ve artık son bulmasını istiyoruz. Katiller ve azmettiricileri derhal ortaya çıkarılmalı ve gereken cezalar verilmelidir. 

Reşit Kibar'ı saygı ile anıyor ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Katledilen tüm yaşam savunucularını mücadelelerimizde yaşatacağız.

Muğla Su İnisiyatifi


13 Ağustos 2024 Salı

Muğla Büyükşehir Belediyesini ve MUSKi'yi Söğütlü köylülerinin yanında yer almaya davet ediyoruz

Fethiye - Söğütlü köylüleri, tarım alanlarının yıllardır  tek su kaynağı olan Bozluca deresinin yönünün değiştirilmesi ve özel bir şirket tarafından işletilen HES'e yönlendirilmesine karşı çıkarak dört gün önce bir direniş başlattılar. Suyun ayrım noktasında  nöbetleşerek devam eden direniş, kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesi ve birçok vatandaşın darp edilerek göz altına alınmasıyla sonlandırıldı, iş makinesi   ile suyun yönlendirilmesi sağlandı. 

Muğla Su İnisiyatifi olarak Söğütlü köylülerinin haklı mücadelesinde yanlarında ve her türlü desteğe hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Söğütlülüler dört gündür yaşam haklarını koruma mücadelesi verirken sorunun doğrudan ilgilisi olan Muğla Büyükşehir Belediyesi ve MUSKİ'den henüz mağdur edilen köylülerin sorununun çözülmesi yönünde  bir girişimde bulunulmadığını görüyoruz. Söğütlülerin yalnız olmadıklarının gösterilmesi için tüm yetkilileri göreve davet ediyoruz.

Söğütlü halkı yalnız değildir.

Su yaşam hakkıdır, ticarileştirilemez!

 Muğla Su İnisiyatifi


12 Ağustos 2024 Pazartesi

Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin 'Katılamadığımız' Stratejik Plan Süreci

Önce mevzuata bir göz atalım. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Stratejik Plan ve Performans Programı” başlıklı 41. maddesine göre, nüfusu 50.000’in üstünde olan belediyelerde stratejik plan yapılması zorunludur.

Yine bu maddeye göre, “Belediye başkanı, mahalli idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde; kalkınma planı ve programı ile varsa bölge planına uygun olarak stratejik plan ve ilgili olduğu yılbaşından önce de yıllık performans programı hazırlayıp belediye meclisine sunar. Stratejik plan, varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır ve belediye meclisi tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girer."

Stratejik plan süreci,  önce bir kent vizyonu oluşturularak başlatılır. Olabildiğince farklı yurttaş kesimlerinin biraraya geldiği toplantıların düzenlenmesi, halkın nasıl bir kentte yaşamak istediğinin cevabının aranması, yani kent vizyonunun oluşturulması gerekir. Stratejik planın da oluşturulacak vizyonu yaşama geçirmek üzere, yine kent halkının ve sivil toplum örgütlerinin katılımı ile  birlikte hazırlanması beklenir.

Mevzuata uygun olarak Muğla Büyükşehir Belediyesi 2025-2029 yıllarını kapsayan stratejik plan çalışmalarına başladı. Sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri  olarak, nasıl bir Muğla'da yaşamak istediğimize birlikte karar vereceğimiz, kentimizin yerel yönetim politikalarının oluşturulacağı bu süreci önemseyerek, dikkatle izliyoruz. Zira bizler, yerel halkla birlikte Muğla'nın her bir yanında doğayı koruma ve hak mücadeleleri veren örgütler olarak kendimizi Muğla'nın asli unsurları, kentimizin yönetimi ile ilgili stratejik kararların alınacağı plan sürecinin de doğal unsurları olduğumuzu düşünüyoruz. 

Diğer yandan, stratejik plan sürecini yerel seçim öncesinde  başkan adaylarının  verdikleri sözlerin yaşama geçirileceği önemli bir araç olarak görüyoruz. Zira başkan adaylarından halka ve sivil toplum örgütlerine yönelik yaptıkları  konuşmalarda şeffaflık, katılımcılık, kenti birlikte yönetmek ifadelerini bolca duymuştuk, haliyle o sözlerin somut karşılıklarını bu plan sürecinde görmek istiyoruz.

Ancak şu ana kadar yürütülen stratejik plan sürecinden Muğla BŞB'nin şeffaflık ve katılımcılık adına hiçte iyi bir sınav vermediğini düşünüyoruz.  Öyle görünüyor ki, Stratejik Plan halkı, sivil toplum örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, Muğla'nın asli unsurlarını  işe katmadan, sermaye ve devlet kuruluşlarının işbirliği ile halkın iradesini, kamu yararını temel alarak değil, şirketlerin yararına kotarılmak isteniyor. Katılımcılık adı altında kamu yararını, toplum yararını savunan kesimlerin  özenle dışlandığı, samimiyetten uzak bir süreç yürütülüyor.

Muğla Su İnisiyatifi olarak şu ana kadar BŞB'nin  izlediği Stratejik Plan süreci ile ilgili deneyimlediklerimizi ve kabul edilemez bulduğumuz noktaları paylaşmak  istiyoruz. 

Muğla Büyükşehir Belediyesinin Stratejik Plan Sürecinin Değerlendirilmesi:

Muğla BŞB'nin 2025-2029 Stratejik Plan süreci yetersiz duyuru ile Muğlalıların ve sivil toplum örgütlerinin haberi olmadan  başlatıldı. BŞB'nin elinde daha önceki plan sürecine katılmış örgütlerin listesi olmasına karşın o örgütlere duyuru yapılmadı. Birçok örgütün süreçten haberi olmadı. Yalnızca MSİ gibi konuyu yakından takip eden örgütler doğrudan başvurarak sürece katılmaya çalıştılar. MSİ olarak biz de stratejik plan sürecine katılma talebimizi oldukça zorlanarak, defalarca yanıt alamadığımız girişimlerimiz sonucunda nihayet kabul ettirebildik. Bu anlamda şeffaflık ve katılımcılık ilkelerinin daha en başından büyük zarar gördüğünü düşünüyoruz.

MSİ olarak SP sürecine katıldığımız bilgisi tarafımıza ekinde paydaş listesi bulunan bir yazı ile birlikte bildirildi. Paydaş listesi, 'iç ve dış paydaşlar' olarak tanımlanan, Muğla ile ilgili stratejik kararların birlikte alınacağı kurum ve örgütlerden oluşuyor. Resmi kuruluşlardan ve kurum içi birimlerden oluşan iç paydaşlar yanında birçok ticari kuruluşun, Muğla'yı temsil etmeyen kuruluşun listede olduğunu, ancak olması gereken birçok örgütün ise olmadığı bir dış paydaş listesi. 

Bu genel bilgilendirme çerçevesinde Muğla BŞB'nin stratejik plan sürecine dair  eleştirilerimizi sıralayalım:

Yaşam alanlarını koruma mücadelesi verenler neden paydaş değil?

Muğla yüzölçümünün %59'unu, orman alanlarının ise %65'ini kapsayan genişlikte maden ruhsatları verilmiş ve Muğla'nın yaşam kaynakları, geleceği yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Muğla'nın birçok yerinde halk, köylüler, sivil toplum örgütleri yıllardır ormanları, zeytinlikleri, tarım alanlarını, meraları, su havzalarını koruma mücadelesi veriyor. Üstelik Muğla BŞB zaman zaman bu mücadelelere lojistik destek de veriyor. Yani yaşanan ekonomik, ekolojik ve sosyal yıkımın farkında. 

Hal böyleyken bize resmi olarak gönderilen  paydaş listesine baktığımızda  Tema Vakfı ve MSİ dışında  tek bir çevre/ekoloji örgütü listede yer almıyor. MSİ olarak listeye nasıl zorlayarak girebildiğimizi de yukarıda açıklamıştık. Örneğin, yıllardır termik santrallere ve o santrallere kömür sağlamak için işletilen kömür ocaklarının neden olduğu yıkımlara karşı mücadele verilen Milaslılar ve Yatağanlılar neden paydaş değiller? Bodrum'un yaşadığı susuzluğun asıl sorumlusu kapatma kararına rağmen faaliyetlerini sürdüren  termik santrallere yapılan su tahsislerinin iptal edilmesi için yüzlerce dilekçe veren Bodrumlular, santrallerin kapatılması için yıllardır mücadele veren sivil toplum örgütleri  neden paydaş değiller?  Muğlalıların yıllardır haykırdığı 'Kömürsüz Muğla' talebinin dile gelmesinden, bu talebin kent politikası olarak talep edilmesinden mi rahatsızlık duyuluyor? İkizköylüler, Karacahisarlılar, Turgutlular, Deştinliler, Köyceğizliler, Ulalılar, Fethiyeliler, Ortacalılar, Dalamanlılar, Datçalılar, Marmarisliler, Kavaklıldereliler, Seydikemerliler  bu planın neresindeler?

Kıyı işgallerinin baş sorumlusu MUÇEV stratejik ortak, peki işgallere karşı  mücadele veren halk nerede?

Paydaş listesine baktığımızda MUÇEV adını görmek biz Muğlalılar için oldukça ürkütücü. Her ne kadar adında 'vakıf' ibaresi olsa da bir anonim şirket olan MUÇEV, Muğla bölgesinde kamusal alanların ticarileştirilmesinin, kıyı yağmasının baş sorumlusudur. Üstelik Muğla BŞB ve Datça Belediyesi tarafından da dava açılmış, kıyıların bu şirkete ihalesiz olarak devredilmesinin yasaya aykırılığı Danıştay tarafından onaylanmış olmasına karşın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının korumasında kıyı yağmasına devam etmektedir. MUÇEV, Kıyı Kanununa aykırı olarak Muğla'nın  birçok kıyı alanında bizzat kendisi ya da kiraya verdiği  üçüncü kişiler tarafından inşa edilen yasaya aykırı yapıların ve şezlong işgallerinin sorumlusudur.  

Kıyılar işgal altında iken birçok yerel sivil toplum örgütü Fethiye, Datça, Dalyan , Göcek, Bodrum, Marmaris, Akyaka gibi denize, göle, akarsulara kıyısı olan ilçe ve mahallelerde  bu imtiyazlı şirketin neden olduğu işgallere karşı mücadele verirken o örgütlerin hiçbirisi 'paydaş' olarak iletişim kurulmamış ve listeye alınmamış. Şunu da eklemekte yarar var: 2020-2024 stratejik planında da bu örgütün ismi paydaş listesinde yer alıyordu ve o plan sürecine katılan sivil toplum örgütlerinin itirazı ile listeden çıkartılmıştı. Şimdi ne değişti de bu şirket yeniden listeye girdi, bu dayatmanın açıklaması nedir?

Muğla'da iklim değişikliğine karşı bir politika oluşturacak mıyız? 

İklim değişikliğine karşı mücadelede biyolojik çeşitliliğin ve doğal yaşam alanlarının korunması temel konudur. Bu anlamda Muğla bölgesi birçok hassas ekosisteme evsahipliği yapıyor. Bölgemizde dört tane özel çevre koruma bölgesi, orman ekosistemleri,  sulak alanlar, milli parklar, kıyı ekosistemleri, önemli doğa alanları mevcut. Ne yazık ki  özenle korumamız gereken bu ekosistemlerle birlikte tarım alanları, zeytinlikler ve köyler; maden, enerji, sanayi, turizm ve kentleşme baskısı altında yok olma tehditi ile karşı karşıya. Eğer Muğla'da iklim değişikliğine karşı bir politika oluşturulacaksa, tüm bu yıkım projelerine karşı Muğla genelinde halkın verdiği mücadelelerin ortaklaştırılması, doğanın korunması ortak bir kent politikasına dönüştürülmesi zorunluluktur.  Muğla halkının, demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, odaların, baronun, ilçe belediyelerinin ve Büyükşehir Belediyesinin birlikte sorumluluk aldığı, kentin bugünün ve geleceğinin topyekün savunulacağı bir politika. Muğla BŞB'den tam da bu konuda öncülük yapması, stratejik plan sürecini bunun için bir zemine dönüştürmesi beklenirken, BŞB'nin yıkımın tarafı olanları paydaş olarak kabul edip, Muğlalılara, bu yıkımın mağdurlarına, yıkımlara karşı duranlara  söz hakkı, politikaların oluşturulma sürecine  katılma hakkı tanımaması kabul edilemez. En azından 'halkçı belediyecilik'ten anladığımız bu değil.

Stratejik Planda üniversite öğrencilerini kimler temsil ediyor?

Yaklaşık 50.000 öğrencisi ile Muğla Sıtkı Koç man Üniversitesine ev sahipliği yapan Muğla'nın rahatlıkla bir öğrenci kenti olduğu söylenenilir. Ancak paydaş listesine bakıldığında hiçbir öğrenci temsilcisi örgütün  listede olmadığı görülüyor. Buna karşılık Muğlalı öğrencilerin temsilcisi olarak kabul edilemeyecek olan İlim Yayma Cemiyeti paydaş olarak listede yer alıyor. Bu örgütün kendi isteği ile mi yoksa BŞB'nin özel daveti ile mi, yoksa BŞB dışından dayatılarak mı listeye alındığı açıklanması gereken bir durumdur.

Mevsimlik işçiler bu kentin asli unsurları değil midir? 

Muğla'da turizm, tarım, maden ve inşaat sektöründe taşeron işçi olarak binlerce emekçi çalışmaktadır. Paydaş listesine baktığımızda,  çoğu mevsimsel işçi olan ve sendikasız çalışan bu emekçilerin stratejik planda temsiliyetinin sağlanmadığı  görülüyor. Öğrenciler gibi onların da yaşadıkları sorunların, taleplerinin dile getirilmesinin önemsenmediğini anlıyoruz. Muğla'da her yıl iş cinayetlerinde birçok işçinin yaşamını yitirdiği dikkate alındığında bu da kabul edilemez bir eksiklik olarak dikkat çekiyor.

Anketle katılımcılık olur mu?

MSİ olarak nihayet katılma talebimizin onaylandığını bildiren resmi yazıyı aldığımızda çok şaşırdık. Zira, politikaların oluşturulduğu sürece etkin katılarak  diğer sivil toplum örgütleri ve halkın temsilcileri ile birlikte paylaşmak üzere önerilerimizi hazırlamaya başlamışken gelen yazıda bize yalnızca bir anketin web adresi gönderilmişti. Yani bize 'hak' görülen katılım şansı, yalnızca bir anket doldurmaktan öteye gitmiyordu. Üstelik bu anketin linki yalnızca BŞB'nin paydaş listesine kattığı örgütlere gönderiliyordu.

Ankete baktığımızda ise çok seçmeli sorularla sunulan seçeneklerden birinin işaretlemesi isteniyor, oldukça daraltılmış bir alanda sivil toplum örgütlerinin fikir belirtmesi bekleniyor.  BŞB'nin SP yöneticilerine telefonla ulaşarak yüz yüze toplantıların olup olmayacağını sorduğumuzda eğer 'zaman kalırsa' bir toplantı yapılabileceği yanıtını aldık. MSİ olarak durumu değerlendirdiğimizde, Muğla genelinde birçok örgütün bileşeni olan bir örgüt olarak böylesine kısıtlanmış, doğrudan söz hakkı tanınmayan bir stratejik plan sürecinin ne katılımcılığından, ne de şeffaflığından söz edilemeyeceği; sermaye odakları ile birlikte  hazırlanacak bir  stratejik planın  paydaşı olamayacağımız değerlendirmesinde bulunduk. 

Muğla Büyükşehir Belediyesi yönetimine soruyoruz:

Muğla genelinde yüzlerce doğa koruma ve kent hakkı mücadelesi veren örgüt varken neden bu örgütler sürece davet edilmedi? 2020-2024 stratejik plan sürecinde katılımcı bir süreçte gerçekleşen paydaş analizi sonucunda oluşturulan  268 demokratik kitle ve sivil toplum örgütünün yer aldığı, üstelik hiçbir şirketin yer almadığı bir paydaş listesi arşivinizde mevcut iken neden o listenin güncellenerek genişletilmesi yoluna gidilmedi? Oluşturduğunuz paydaş listesine önceki plan sürecinde sivil toplum örgütlerinin itirazı ile çıkartılan şirketler, örgütler neden yeniden listeye alındı?   

Kentin doğasını, yaşam kaynaklarını, sağlığını, huzurunu, sosyal barışı tehdit eden birçok unsur varken bu sorunların analizi yapılmaksızın yalnızca anketle kent vizyonu, stratejik plan hazırlanması demokratik midir?  Sınırlı sayıda seçilmiş sivil toplum örgütünün katılmasına izin vererek yaptığınız anket çalışması sonucunda oluşturacağınız stratejik planı katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir belediyecilik anlaşıyınız ile nasıl bağdaştırabiliyor sunuz?

Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras'ın seçim öncesinde termik santrallerin ve kömür ocaklarının kapatılması, termik santrallere su tahsislerinin iptal edilmesi için idari/hukuki mücadele etme, kapatılacak işletmelerde çalışan işçiler için doğayla dost alternatif iş imkanlarının oluşturulması konusunda verdiği sözlerin karşılığının stratejik planda yer almaması Muğlalılar için büyük bir düş kırıklığı olmuştur. Zira konunun asli unsurlarının davet edilmediği bir stratejik plan sürecinden bu yönde eylem planlarının oluşturulmasını beklemek mümkün değil. Verilen  sözlerin yerine getirilmesi için somut adım atıldığını ne zaman görebileceğiz?

Muğlalılara reva  görülen, katılımcı ve şeffaf olmayan,  sermaye odaklarıyla ve Muğlalıları temsil etmeyen örgütlerle birlikte kotarılmaya çalışılan bu süreç sonucunda ortaya çıkacak olan stratejik planı meşru bulmayacağımızı, Muğla Büyükşehir Belediye yönetimine ve kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. 


Muğla BŞB'den gönderilen paydaş listesi  (6 Sayfa)

Sayfa 1

Sayfa 2

Sayfa3

Sayfa 4

Sayfa 5

Sayfa 6

10 Ağustos 2024 Cumartesi

Sulara el koyamazsınız, Suyu akışından koparamazsınız

Foto: Gündem Fethiye

Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı köylerde son yıllarda sular/dereler şirketlere teslim edilirken suya erişemeyenler, köylüler de birbirine düşürülmekte. 

Dereler önce HES yapımı için şirketlere devredildi. Ardından bölgede suya ulaşamayanlar arasında su ihtiyacına çözüm üretilme bahanesi ile şirketlere su tahsisleri yapıldı.  Bu amaçla 16 Temmuz 2024’te Fethiye’de Söğütlü köyünün suyunu karşıladığı Bozluca suyu Fethiye Sulama Birliği’ne tahsis edildi.  

Söğütlü köylüleri, su kaynaklarına el konulmasına, derelerinden suyun Sulama Birliğine ve Sekiyaka 2 HES e aktarılmasına karşı çıktı. 

Fethiye Sulama Birliği ve tahsis dolayısıyla Sekiyaka2 Hidro Elektrik Santrali’nden geçen suyun ulaşacağı köylerin muhtarları, Söğütlü Muhtarı ve azaları hakkında şikayette bulundu.

5 Ağustosta Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından suya müdahale edileceği kararı köylülere tebliğ edildi ve bölgeye jandarma ekipleri ile birlikte iş makineleri yönlendirildi. 

Seydikemer Kaymakamı Yıldız Büyüker’in imzası ile köyün muhtarı ve azaları 3091 Sayılı Taşınmaz Mal Zilyetine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında zilyetlik hakkına tecavüz ettikleri belirtilen yazı ile, köylülerin ve muhtarın itirazlarına karşı idari müdahale başlatıldı. Köylüler, suyu böldürmeyeceklerini belirterek Akçay’ın dere yatağının içinde sularını korumak için oturma eylemi başlattı, iş makinelerinin sularını kesmesine tepki gösterdi. Dün  Jandarma ile sivil güvenlik kuvvetleri oturma eylemi yapan köylüleri darp ederek, gözaltına alarak şirketin iş makinaları ile derenin suyunu bölme işlemini başlattı. 

DSİ, Fethiye Kaymakamlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkililerinin, Sekiyaka HES üretimi için bölgedeki derelerin sularını  şirkete tahsis ettiler. Suya el konulmasını meşrulaştırmaya yönelik tüm bu çabalara karşı Söğütlü köylüleri sularını vermemekte, derelerini parçalamalarına izin vermemekte kararlı. 

Bizler Muğla Su İnisiyatifi olarak suların, su havzalarının sermaye birikimine tahsisine karşı verdiğimiz mücadelenin yanısıra yaşam alanlarına ait suları koruyacağımızı, bu amaçla su mücadelesi veren halkların yanında olacağımızı bir kez daha duyuruyoruz. 

Meşru olmayan bu saldırılara karşı tüm yetkilileri uyarıyoruz. Dereleri şirketlere vermenizi kabul etmeyeceğiz. Şirketleri kalkındırmak için yaptığınız tüm müdahalelere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. 

Dereleri şirketlerin üretim alanına sokma, yatağını değiştirme kararlarınızı kabul etmiyoruz. Bu kararlarla, verdiğiniz meşru olmayan kararları uygulatmak için güvenlik kuvvetlerini köylülere saldırtarak suç işliyorsunuz. Bu kararları veren, uygulayan her idare, kurum, yetkili yaşamdan yana tutum alması gerekirken yetkisini aşkın kullanarak bu suçu sürdürmektedir. Yaşamını korumaya çalışanları darp ederek, gözaltı ve şiddetle onlara gözdağı vererek kararlarınızı meşrulaştıramazsınız, yaptıklarınız zulümdür. 

Bu zulme son verin. 

Dereleri de, onlar için mücadele eden yöre halkını da serbest bırakın.

Uyarıyoruz. Şirketlerin değil halkın yaşamını koruyun. 

Yaşamın sürmesinin temel unsuru olan suları, su havzalarını şirketlere teslim etmenize, suyu ticarileştirmenize, derelerin akışını değiştirmenize izin vermeyeceğiz. 

Muğla Su İnisiyatifi 



24 Temmuz 2024 Çarşamba

Kanalizasyonlarda iş cinayetleri ne zaman son bulacak?

Bodrum Turgutreis'de Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi'ne (MUSKİ) ait olan kanalizasyon terfi merkezinde temizlik çalışması sırasında  metan gazından zehirlenen Mehmet Nuri Baştuğ yaşamını yitirmiş, iki işçi ise yaralanmıştır.

Yaşanan bu kaza, sorumlu konumda bulunan yöneticilerin işçileri gerekli iş güvenliği önlemlerini almadan çalışmaya zorlamaları sonucunda gerçekleşmiştir ve  açık bir iş cinayetidir.  2013 yılında Güllük'te meydana gelen benzer bir iş cinayetinde 7 işçi yaşamını yitirmiş olmasına karşın hiçbir yöneticinin hesap vermemesi ve yaşananlardan hiçbir ders çıkartılmamış olması dün aynı şekilde yeni bir cinayete yol açmıştır.

Muğla Su İnisiyatifi olarak Mehmet Nuri Baştuğ'un yakınlarına başsağlığı, yaralanan işçi kardeşlerimize acil şifa diliyoruz. Artık bu cinayetin bir son olması için gerek yüklenici firma gerekse MUSKİ yöneticilerini kapsayan idari ve hukuki soruşturmanın titizlikle yürütülmesini, tüm sorumlular hakkında gerekenin yapılmasını ve gerekli dersler çıkartılarak bundan böyle iş güvenliğinin eksiksiz sağlandığı çalışma koşullarının oluşturulmasını talep ediyoruz. Bu davanın takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

Muğla Su İnisiyatifi


Prim değil rüşvet...TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu istifa etmelidir

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, katıldığı bir televizyon programında iş insanı Ali Ağaoğlu’nun Bodrum’daki i...